“Biliyor musun andrey, benim içimde ne yakıcı, ne de kurtarıcı hiçbir ateş yanmadı. hayatımda hiçbir zaman başkalarınınki gibi gittikçe renklenen, parlak bir güne çevrilen bir sabah olmadı; bir sabah ki yakıcı öğlesi geçtikten sonra yavaş yavaş solsun ve kendiliğinden akşama karışsın. hayır, benim hayatım sönmüş başladı. tuhaf, fakat böyle. kendimi bilir bilmez sönmeye başladığımı hissettim. gurur hayatın tuzudur derler; gururum nereye gitti? ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu. daha iyisini de bulamadım, göremedim, kimse de göstermedi. sen bir gelip, bir kayboluyordun, tıpkı parlak, parlak bir kuyrukluyıldız gibi; bense her şeyi unutuyor, ağır ağır s